Hiç adetim olmasa da başka birinin yazılarını yayınlamak, bu yazının ve yazarın yeri ayrı. Üniversite yıllarında başlayan arkadaşlığımız uzun zamandır sürmekte. Entelektüel birikimini halkı için kullanmayı seçmiş, onurlu duruşuyla aydın olmanın gereklerini fazlasıyla yerine getiren ender insanlardan olduğunu düşünüyorum. İlk dönem yazılarından biri olmasına rağmen, yok olmakla karşı karşıya olan bir kültürün -Laz Kültürünün- savunmasını yaptığı ve bu alandaki en kapsamlı çalışmalardan biri olduğu için, aynen paylaşmayı gerekli görüyorum.
Ülkemizde Kürt, Laz, Çerkes ve diğer etnik unsurların asimilasyonuna dayalı resmi bir "Türklük" söylemi olduğunu biliyoruz. Bu söylem yalnızca isim değişikliğine değil, kültürel aşınmaya da dayalı olduğundan, Anadolu'nun en eski kültürlerinden biri olan Kürt kültürü başta olmak üzere yok edilmek istendiği de bir gerçek.
Kürt meselesinin tarihsel arka planı oldukça yoğun bir mücadele tarihine sahip olduğu ve sayısal olarak oldukça yoğun bir nüfusa sahip oldukları için diğer unsurlara nazaran daha dirençli bir yapı ortaya koyabilmiş ve asimile olmayı bir yere kadar reddetmiştir. Modern toplumun benzeşme eğiliminden ötürü genel düzeyde bir asimilasyondan söz edilse de etnik anlamda asimilasyon başarısız olmuştur.
Ancak özellikle Çerkes ve Laz toplulukları, Kürt-Devlet çatışması ortamında, Kürt'ler kadar yakıcı bir asimilasyona tabi olmadıkları için onlardaki benzeşme modern toplumdaki benzeşmenin ötesinde, kültürel bir aşınma hatta neredeyse yok oluşa sürüklenmişlerdir. Gerek Çerkes gerekse Laz etnisitesinden kimi aydınların çabaları sonucu kültürel bir miras yazılı hale getirilmiş olsa da, genç nüfusun neredeyse tamamına yakını kendi anadillerinde konuşamayacak kadar asimile olmuşlardır. Ancak buradan yapılan bu çalışmaları ve bu çalışmaları yapanları tebrik etmek gerekir -ki devletin "tek"çi söylemine rağmen birşeyler yapmaya çalıştılar-. Çıkarılan yayınlar artan oranda kitlelerle buluşmaya, bir kültürel canlanma meydana gelmeye başladı.
Yukarıda bahsedilen fedakar aydın zümrenin içerisinde olması gerektiğini düşündüğüm sevgili İsmail Güney Yılmaz'ın "Laz Halk Müziği Üzerine" isimli makalesini paylaşıyorum. En alttaki linkler yazının daha önce yayınlandığı çeşitli dernek yada haber sitelerine aittir.
Koşar adım yok oluşa yürüyen bir halk... Günden güne aşınan ve eriyen bir dil: Lazca!.. Ve bu çoğularına göre “gizemli” olan “kayıp” halkın,”ayıp” ( maalesef,Lazlar’ın önemli bir kısmı çocuklarına anadiliyle konuşma yasağı koyuyor!) diliyle söylenen yaşamımızın aynası türkülerimiz... Biz Lazlar,bu “işe yaramaz”,”kamusal alanda geçmez” dilimizi dünden unutmaya hazırız;ama ah o güzel türkülerimiz yok mu,elimizi kolumuzu bağlıyor işte! Hele şu bağrıyanık tulum ses vermeye görsün Lazona’nın bir köşesinden,işte o zaman hatırlar Laz,Kaçkar’ın baş eğmezliğini ve Fırtına’nın engel tanımazlığını... Türkü,tulum ve horon halkımızın ölümsüzlük iksiridir aslında,bu üçlü bize kim olduğumuzu hatırlatır ve “titreyip kendimize döneriz”,dilimizin,kimliğimizin ve kültürümüzün yok oluşuna isyankar kaşlarımızı çatıp... Peki kim bu Lazlar? Nereden gelip,nereye giderler?..Türk mü,Gürcü mü ya da Slavik miler? Yoksa çokça söylendiği gibi Pontoslular’ın kalıntıları mılar? Bu çoğaltılabilecek sonu soru işaretleriyle biten cümleleri uzatmadan,hemen yanıtlayalım sorumuzu: Lazlar,az önce adları geçen hiçbir etnik aidiyetten değiller,özgün bir ırksal aile olan Kafkas halklarının,Güneybatı Kafkas kolundan,neresinden bakarsanız dört bin yıllık tarihsel geçmişe sahip olan bir halktır.Gürcüler,Svanlar ve Megreller (Hıristiyan Lazlar ) ile yakın akraba,tüm dünya halklarıyla da kardeştirler. Öyle sanıldığı gibi bütün bir Karadeniz’in tapusunu da almamışlardır,Rize’nin Pazar ilçesinden Gürcistan sınırına kadar olan küçük bir bölgede,köken olarak aralarında hiçbir yakınlık bulunmamasına karşın en sevdikleri kardeşleri olan Hemşinliler’le beraber yaşarlar.Türkiye’de bu bölge dışında bir de Osmanlı-Rus Savaşı ( 1877-78 ) sonrası Gürcistan’dan göçüp yerleştirildikleri Marmara Bölgesi’nin doğusu ve güneydoğusunda ve Batı Karadeniz’de yüze yakın köyde ikâmet ederler ( Borçka’daki Laz köyleri de bu muhacir gruba dahildir).Türkiye’deki nüfusları hakkında çeşitli tahminler var ama yine de en aklayatkını 500 bin ve 700 bin arası * bir rakam gibi geliyor.Lazlar,Türkiye dışında Gürcistan’da (Lazlar’ın sayılarıyla ilgili 5 ila 30 bin arası rakamlar veriliyor),Rusya (2002 nüfus sayımına göre 221 kişi**), Abhazya’da (2500 kişi) yaşıyorlar. Kimi iddialara göre bu ülkeler dışında Azerbaycan,Estonya ve Ukrayna’da (hatta İran’da) Lazlar’ın bulunma ihtimali yüksek.Ayrıca Kırgızistan’da da sürgün bir Laz köyü hâlâ varlığını sürdürüyor. Avrupa ve ABD’de de küçük bir Laz topluluğu bulunuyor. Lazca kendi içinde anlaşmayı engellemeyen Doğu ve Batı lehçelerine ayrılır.Yöreye göre değişmekle birlikte 39 ses barındırsa da,alfabesinde 35 harf bulunuyor.Latin harflerine dayalı bu alfabe 1984’de Fahri Kahraman tarafından geliştirilmiştir.Laz alfabesi yaratma çalışmalarıysa Türkiye’de II.Abdülhamit ( 1876-1908 ) dönemine,Gürcistan’da 1920’lerin sonlarına dek uzanıyor ( Gürcistan Lazları bugün dillerini Sovyet döneminin başlarında olduğu gibi Latin alfabesiyle değil,Gürcü alfabesiyle yazarlar ). Laz Halk Müziği Konular: Lazca türkülerde konular çok çeşitli olmakla birlikte genelde aşk,gurbet ve hasret üzerinedir.Bu konuların yanısıra doğa,cinsellik,mahpusluk,çalışma ve avcılık da çokça işlenmiştir.Laz müziğinde konu olarak toplumsal konular ve savaşlarsa çok az kullanılmıştır.Toplumsal konuları işlemiş şarkılara örnek olarak bölgedeki büyük kıtlık döneminde söylenmiş,aşağıdaki şarkı verilebilir : ”K’amik’amis jur tolepe dudgitas, Çilimuşi çkimi steri dusk’idas, Mşk’oinite ut’ak’ate dusk’idas Var içoden,derdi-merağiçkimi.” ( Kaymakamın iki gözü kör olsun, Karısı da benim halime düşsün, Korkudan güçsüz kalsın Hiç bitmiyor derdim,sıkıntım. ) Laz müziğinde İslam diniyle ilgili müzikler hiç yoktur;ancak işin tuhaf yanı Lazlar’ın ilk dinleri olan özgün çoktanrılı inançlarına dair duaları yaşatmış olmalarıdır. Aşağıdaki dörtlükse Gürcistan Lazları tarafından söylenen “ilahî” havasında bir şarkıdan alınmıştır. Hâlbuki Gürcistan Lazları da Müslüman’dır. Aşağıdaki şarkının geleneksel bir şarkı mı;yoksa misyonerlik çalışmaları etkisiyle yakın zamanda yazılmış/çevrilmiş bir şey mi olduğunu öğrenemedim.Ancak şarkının sözleri aşağıdaki gibidir : ” Eçidoxuti am tutas K’riste dibadu Betlemi’s ya ho, Murun3xepe çaçxalaptes,otanaptes Betlemi’s ya ho, Ham mç’k’eşepek kogneşk’ule,k’ainoba bz’irit ya ho, Çkin Xrist’ana gegixvamupt,mteli-xolo k’ai vort’at e ho!” (İsa bu ayın yirmi beşinde Bethlem’de dünyaya geldi, Yıldızlar çağlıyor ve aydınlatıyordu Bethlem’i. Bunu çobanlar da[yol göstericiler,havariler ?] öğrendiğinde,hayrını gördük Biz Aralık ayında [İsa’nın doğduğu ay]size dua ediyoruz,hepimiz mutlu olalım. ) Konu dinden açılmışken, eski Laz Pagan inanışına dair bir örnek vermeden geçmek de olmaz : ”Mjora babaçkimi, Tuta nanaçkimi Novarvale muru3xepe Da do cumaçkimi !.” ”Güneş babamdır, Ay annemdir Parıldayan yıldızlar Kız ve erkek kardeşlerimdir !..” Laz müziğinde en çok işlenen konunun aşk olduğunu söylemiştik. Laz müziğinde aşk şarkıları hususunda da cinselliğin öne çıkartıldığı dikkat çekiyor. Kimi zamansa bu cinselliğin aşktan bağımsız bir şekilde de açığa çıktığını görebiliyoruz. Hemen her Laz’ın bildiği aşağıdaki “muzır” şarkıyı örnek olarak gösterebiliriz; ”Karmateşi kvalepe, Ok’oxeran dalepe, Movunt’xa do vot’va3ina Ubaşi mak’falepe !” ”Değirmenin taşları, Oturuyor kız kardeşler, Vurayım da patlatayım Koyunlarındaki yumurtaları !..” Türler: Dest’ani ( Destan ): Sanıldığı gibi Lazca şarkıların hepsi oynak ve neşeli değildir! “Dest’ani” türü bunun en iyi kanıtı olsa gerek,dahası bu destanlar Lazlar’ın en çok sevdiği müzik türüdür.Destanlar dörtlükler hâlinde ve on birli hece ölçüsü nizamına göre seslendirilir.Genelde kemençe veya tulum eşliğinde söylenir;ancak kavalla veya büsbütün enstrümansız da icra edilebilir.Destanın söylenişi köyden köye ve kişiden kişiye küçük farklılıklar gösterse de hep aynıdır.Aşk,doğa,sıla hasreti,ölüm ve gurbet en çok işlenen konulardır. Bir “dest’ani” örneği; ”Sk’ani şeni a oxori p’3’op’xare, Var moxt’ana, movunt’xa do epxvare. Si t’rağodi ma elegiyonare Var moxeli, si ti var ixelare !” (Senin için bir ev yapacağım, Eğer gelmezsen, vurup onu yıkacağım. Sen şarkı söyle ben seni çıkaracağım Beni mutlu etmedin,sen de olamayasın !) (Xunar, Atina) Xoroni ( Horon ): Lazlar’ın ve tüm Doğu Karadeniz halklarının tutkusu.Halka şeklinde ve tulum eşliğinde oynanır.Kemençeyle oynanan horon azdır.Horonun aslıda bir ibadet şekli olduğu söylenir; ama bugün horon coşkunun dışavurumu anlamına gelir.Her horonun bir yöneticisi olur,horonda disiplin şarttır.Horon sırasında gruplar sıralı bir şekilde karşılıklı şarkılar söylerler.”Fora” adı verilen bölümde müzik ve figürler yavaşlar.”Xemşin”,”P’ap’ilat”,”Üçayak”,”Bak’oz” gibi pek çok türü vardır. Horonlarda sıkça söylenen şarkılardan bir örnek verirsek ; ”Msk’valina ixoroni, Burguli cixoroni . Ar mele ar do mole Ar do kocoxoroni ...” (Güzelce horon oyna, Dizlerini titret oyna Bir o yana, bir bu yana Bir daha oyna ...) Bgara ( Ağıt ): Ölünün ardından doğaçlama olarak ve “mamgarale” (ağlayıcı) kadınlar tarafından söylenen ağıtlardır.Bgara’da ölünün yaşamında isteyip de yapamadığı şeyler,özellikleri sıralanır ve toplu bir ayini andırırcasına mamgarale’ye eşlik edilir.Bgara’ya “Nena Meçamu” ( Ses Verme ),”K’ore3xu”, “Goxe3xala” ( Sayma ) gibi adlar da verilir. Bir bgara örneği; ”Memaşk’vi do so ulu ?! Am dunyas xvala kimoliçkimi . Am dunyas muç’o gopta, Uskaneli, yeri yurdi komemişkvi Namus mepça var miçkin, Kimoli çkimi. Ar m3ika domçvat’i, Çkin isa vigzalat’it. Em dunyaşi nek’na. Xvala muç’o gon3’k’i Kimoli çkimi . Am dunyas raxati memaşkvi, İrik t’ilifoni gemiçaps, Vigzalat ya do, Vidayi va miçkin, Kimoli çkimi.” *** “Beni bırakıp da nereye gidiyorsun ? Bu dünyadaki tek erkeğim. Bu dünyada nasıl gezeyim, Sensiz,bıraktım yeri yurdu Onu kime vereyim bilemiyorum, Erkeğim Beni birazcık bekleseydin, Beraber giderdik.O dünyanın kapısını Yalnız nasıl açtın Erkeğim Bu dünyada beni rahat bırak, Herkes bana telefon ediyor, Gidelim diye Gideyim mi bilemiyorum, Erkeğim .” Mek’a-Mok’a : Atışmalı türkülerdir.Lazlar’ın eğlence müziklerinden olup günümüzde yaygınlığını yitirmiştir.Karşılıklı iki kişi,erkek grupları,Kadın grupları veya karma gruplar halinde,doğaçlama söylenir. Uyaklı,devamlılığa sahip karşılıklı sözler söylenir,amaç rakibi alt edip,yeteneği ispatlamaktır.Kemençeyle veya enstrümansız,dans eşliğinde veya danssız icra edillebilir.Yedili hece ölçüsüne sahiptir.”Met’k’oni birapa” ( atma türkü ) veya “ok’obalu” (atışma ) da denir. Bozope : “Furt’onaşe cevulur, Nena momçi mevulur.” Biç’epe : “E bozo sk’ani şeni, P’anda ç’veri govulur.” Kızlar : “Fırtına’dan iniyorum, Çağırırsan geliyorum.” Erkekler: “Ey kız, ben senin için, Daim yanık geziyorum.” (her dize iki kez tekrarlanır.) Heyamo/Heymoli,Helessa Yalessa : Heyamo’lar kadınların iş şarkılarıdır.İş sırasında kolektif bilinci sağlamlaştırmak ve ortak bir ritmi yakalamak amacıyla söylenir.Ezgisi ağır ve etkileyicidir.Hece ölçüsü yedilidir.Helassa Yalesse’lar erkek iş şarkılarıdır.Amaç ağır işlerde gücü ve konsantrasyonu tek bir yerde toplamak olup,ezgisi ağır ve ataklıdır.Her iki türe de “imece şarkıları” diyebiliriz. Oşvacu K’aide ( Dinlenme Şarkısı ): Kadınların toplu olarak söyledikleri iş molası şarkılarına denir.Ezgisi sabittir ve genelde enstrümansız söylenir. Bu şarkıların da ağır bir yürüyüşü vardır. Gzaşi K’aide ( Yol Havası ): Çoğunlukla yaylaya göç ederken molalarda doğaçlama olarak erkeklerce( genelde solo ) seslendirilir.Konusu yolculukla ilgili olmayabilir.Ezgisi sabit ve ağırdır.Yedili hece ölçüsüne dayanır. ”Xoloti kogoladu Rak’anepe dumani, Sk’ani do şk’imi şeni Diyu axir zamani. Ejvi empula ejvi Çoyis dolop’3’edare, Keç’opey yarişk’imi,keç’opey iyonaman (tekrarda söylenir) Ma ti ek’ap’3’edare ...” ”Yine sardı, Tepeleri duman Senin ve benim için Sonlandı zaman . Uç ey bulut uç Köye üstten bakacağım Aldılar yârimi,aldılar götürüyorlar Ben de arkasından bakacağım.” Nani ( Ninni ): Laz ninnileri çok etkileyici ve yanık,içten gelen bir sesle, kadınlarca icra edilir.Yedili veya sekizli hece ölçüsüne sahip olan tür genel olarak Laz müziğini de etkilemiştir.Ezgisi küçük nüanslar dışında değişmez. Laz müziğinde bu türler dışındaki şarkılar herhangi bir türe dahil edilemez.Hepsi hece ölçüsüne sahiptir;ancak ezgisel olarak bağımsızdır. Çalgılar : Gudastviri ( Tulum ) : Genellikle oğlak derisinden yapılan beş notalı,tek oktavlı,nav,sipsi,tulum (gövde ),ağızlık olmak üzere dört ana unsurdan oluşan üflemeli bir çalgıdır.İskoç gaydasına göre “ilkel” ve körüksüzdür.Çalınması oldukça emek gerektirir.Çalınışına göre acıklı veya neşeli bir sese sahip olabilir. Çemane ( Kemençe ) : Laz kemençesi,bilinen Karadeniz kemençesinden daha küçük boyutludur ve değişik bir sese sahiptir.Genellikle erik ağacından yapılır,yayın telleriyse at kuyruğu kılındandır.Danslara eşlikte ender kullanılıyor ve Lazlar arasındaki popülaritesi tulum kadar yüksek değil.Yine de solo şarkılarda tercih edilir.Lazca’da bu enstrümana “ç’ilili” de denir.Kemençenin üç teli vardır. P’ilili ( Kaval ): Laz kavalı çok acıklı bir sese sahiptir ve genelde dağ Lazları arasında yaygındır.Lazlar,Hemşinliler’in aksine kavalla horon oynamazlar. Çonguri : Telli ve bağlamadan küçük, orta boylu bir çalgı.Dört tellidir.Türkiye Lazları bu çalgıyı pek tanımasa da Megreller,Gürcistanlı Lazlar ve Gürcüler arasında yaygındır.Büyüleyici,ince ve tabir-i caizse su gibi akan bir sesi vardır. Ğuni : “Kovan” anlamına gelir,bu adı da şeklinden alıyor.Büyük,vurmalı bir çalgıdır ve üstüne oturularak çalınır.Tok bir sese sahiptir.Birol Topaloğlu bu çalgıyı Laz müziğine kazandırılmıştır. Defi/T’efi ( Tef ) : Kullanımı yaygın değildir.Hopa çevresinde kadınlar tarafından çalınır.Küçüktür ve küçük zilleri vardır. Doli : Küçük çaplı Kafkas davulu.Elle vurularak çalınır.Özellikle Gürcistan Lazları arasında horonlara eşlikte kullanılır. Salamuri : Gürcü kavalı.Türkiye Lazları pek bilmese de,sınırın öte yakasındaki kardeşlerince çalınır. Ostvinale : Lazlar’ın ince sesli kavalı.”Islık çalıcı” anlamına geliyor. Laz yaylalarında yaygın şekilde çalınır. Sazi ( Bağlama ) : Bildiğimiz Anadolu bağlaması.Laz müziğindeki yeri yenidir.Pazar, Ardeşen ve Çamlıhemşin dolaylarında kimi Lazca sözlü şarkılar bu enstrümanla çalınır.70’li yılların popüler kültürü ve solun Lazona’daki etkisiyle de kullanımı yaygınlaşmıştır. Dauli ( Davul ) : Büyük,askılı davul.Tokmakla çalınır.Özellikle Gürcistan’da horonlara eşlikte çalınır. .............................................................................................................. * tabiî bu rakam benim aklıma yatan rakamdır yalnız . ** http://tr.wikipedia.org/wiki/Lazlar#cite_note-7 (31.05.09 tarihinde erişildi) *** kaynak: Kemalpaşa’dan (Noğedi,Makriali) Ayhan Sonbay, derleyen : Murat Ersoy. Sima, Üç Aylık Kültür,Sanat,Edebiyat dergisi,sayı: 4, sayfa: 28 İSMAİL GÜNEY YILMAZ Not : Bu yazı, yaklaşık üç yıl önce Türkiye halklarının müzikleri üzerine yazı dizisi hazırlayan bir kültür sanat dergisi için yazılmıştı. Ancak söz konusu dergi, bir kaç halkın müziğini tanıttıktan sonra, direkt dünya müziğine geçiş yapmış olduğu için yazı yayınlanamamıştı. Bâzı ekleme ve düzenlemelerle,epey zamandır “sırasını bekleyen” bu unutulmuş yazıyı yayınlıyorum. http://www.lazhaber.com/1835+LAZ-HALK-MUZigi-UZERiNE.html http://radyo.arhavim.net/haberoku.php?id=12 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder