Dursun Ali’yi mi sordunuz nevşehir’den, dışardadır, almanya’da
“karanfil suyu neyler”i söyler durmadan
nevşehir koca bir şehir, bakmadan kim geçebilir yanından
Seyfettin’i mi sordunuz, dışardadır, almanya’da
“adına gül denen menekşe”yi hatırlar durmadan
aslında ne menekşe ne güldür hatırlanan
topluca bir coşkunluğa varıldığı zaman
“adına gül denen menekşe”yi hatırlar durmadan
aslında ne menekşe ne güldür hatırlanan
topluca bir coşkunluğa varıldığı zaman
şöyle ki, bir türkü sanki alır götürür kimsesizliği
münşen’de, kölün’de, şutgard’da falan
münşen’de, kölün’de, şutgard’da falan
ateş sönmez rüzgarın sesinden, tersine parlar
önüne durulmaz olur artık harından
önüne durulmaz olur artık harından
ha, Süleyman’ı sorduysanız, o içerdedir, türkiye’de
Muzaffer’i sorduysanız, o da içerdedir, türkiye’de
Muzaffer’i sorduysanız, o da içerdedir, türkiye’de
Hasan da içerdedir, türkiye’dedir, Mümtaz da türkiye’de
Behice de öyle ülseri depreştiği zaman
Behice de öyle ülseri depreştiği zaman
yeni bir türkü bozar gider beyazlığın adını
şakır şakır bir yağmur gibi belleklerde kalan
ve hatırlanır bir atın susuzluğu
şakır şakır bir yağmur gibi belleklerde kalan
ve hatırlanır bir atın susuzluğu
Arif’i mi sordunuz, dışardadır, almanya’da çalışır
Seçkin’i mi sordunuz, içerdedir, türkiye’de
Seçkin’i mi sordunuz, içerdedir, türkiye’de
Mevlut’u mu sordunuz, içerdedir, türkiye’de okunur
uzun bir gün olarak ağustosta, içerde
uzun bir gün olarak ağustosta, içerde
Yusuf’u sorduysanız, rize’den, o dışardadır, almanya’da
gelecektir tabancasıyla
karısı buradadır, türkiye’de çocuklarıyla
gelecektir tabancasıyla
karısı buradadır, türkiye’de çocuklarıyla
Murat’ı sorarsanız, içerdedir, türkiye’de
her allahın günü beşe bölerek uykusuzluğunu
“gülün narkını” hesaplıyor durmadan
her allahın günü beşe bölerek uykusuzluğunu
“gülün narkını” hesaplıyor durmadan
şimdi, ayışığı bir kız çocuğu adının tercümesidir, amma
kendisiyle uyuşulmaz değildir hiçbir zaman
kendisiyle uyuşulmaz değildir hiçbir zaman
kardeşleri görünümündedirler bir asi karanlığın hepsi
Dursun Ali, Seyfettin, Muzaffer’le Süleyman
hepsi solgundur evet, karanlıktadır şimdi hepsi
nerden biliyorum derseniz, işte ordan burdan
nerden biliyorum derseniz, işte ordan burdan
ben söyledim bunu, katip yazdı, öbürleri bildiler
çünkü nasıl bir yazdı, kaçıncıydı koşup geldiler
çünkü nasıl bir yazdı, kaçıncıydı koşup geldiler
Mustafa nasıl yazdı Behiç’in sesini, bilmedim mi
çünkü bana kalırsa kötü bir yazdı
çünkü bana kalırsa kötü bir yazdı
çünkü herkes gidip gelirken ayaklarıyla ve motorlarıyla
Sadun’la Behiç’in içi kapkara bir beyazdı
Sadun’la Behiç’in içi kapkara bir beyazdı
önce diyelim ki şiir bir kuşkudur
bir otobüs yolcusunun kimliğini taşır
bir şarkı olup bir sonbaharda
onulmaz bir güzelliğe ulaşır
ve yitirip rengini bir akşam saatinde
olur olmazlaşır
kardan almaz belki rengini
ve düşmez
bir otobüs yolcusunun kimliğini taşır
bir şarkı olup bir sonbaharda
onulmaz bir güzelliğe ulaşır
ve yitirip rengini bir akşam saatinde
olur olmazlaşır
kardan almaz belki rengini
ve düşmez
şimdi biz haberi nerden verelim derseniz
solgun ama aydınlık olanlardan
bir taraf olanlardan
söğütlerden de olur, kavaklardan da
ve çamlardan
yırtılıp giden adamlardan
ve durup duran adamlardan
içerden, dışardan türkiye’den, almanya’dan
ve solgun ama aydınlık olanlardan
solgun ama aydınlık olanlardan
bir taraf olanlardan
söğütlerden de olur, kavaklardan da
ve çamlardan
yırtılıp giden adamlardan
ve durup duran adamlardan
içerden, dışardan türkiye’den, almanya’dan
ve solgun ama aydınlık olanlardan
Mahir’i sorarsanız, dışardadır, Türkiye’de