30 Mart 2015 Pazartesi

BİR SÜREĞEN İLKBAHAR - TURGUT UYAR



Dursun Ali’yi mi sordunuz nevşehir’den, dışardadır, almanya’da
“karanfil suyu neyler”i söyler durmadan
nevşehir koca bir şehir, bakmadan kim geçebilir yanından

Seyfettin’i mi sordunuz, dışardadır, almanya’da
“adına gül denen menekşe”yi hatırlar durmadan
aslında ne menekşe ne güldür hatırlanan
topluca bir coşkunluğa varıldığı zaman

şöyle ki, bir türkü sanki alır götürür kimsesizliği
münşen’de, kölün’de, şutgard’da falan

ateş sönmez rüzgarın sesinden, tersine parlar
önüne durulmaz olur artık harından

ha, Süleyman’ı sorduysanız, o içerdedir, türkiye’de
Muzaffer’i sorduysanız, o da içerdedir, türkiye’de

Hasan da içerdedir, türkiye’dedir, Mümtaz da türkiye’de
Behice de öyle ülseri depreştiği zaman

yeni bir türkü bozar gider beyazlığın adını
şakır şakır bir yağmur gibi belleklerde kalan
ve hatırlanır bir atın susuzluğu

Arif’i mi sordunuz, dışardadır, almanya’da çalışır
Seçkin’i mi sordunuz, içerdedir, türkiye’de

Mevlut’u mu sordunuz, içerdedir, türkiye’de okunur
uzun bir gün olarak ağustosta, içerde 
Yusuf’u sorduysanız, rize’den, o dışardadır, almanya’da
gelecektir tabancasıyla
karısı buradadır, türkiye’de çocuklarıyla

Murat’ı sorarsanız, içerdedir, türkiye’de
her allahın günü beşe bölerek uykusuzluğunu
“gülün narkını” hesaplıyor durmadan

şimdi, ayışığı bir kız çocuğu adının tercümesidir, amma
kendisiyle uyuşulmaz değildir hiçbir zaman

kardeşleri görünümündedirler bir asi karanlığın hepsi 

Dursun Ali, Seyfettin, Muzaffer’le Süleyman
hepsi solgundur evet, karanlıktadır şimdi hepsi
nerden biliyorum derseniz, işte ordan burdan

ben söyledim bunu, katip yazdı, öbürleri bildiler
çünkü nasıl bir yazdı, kaçıncıydı koşup geldiler

Mustafa nasıl yazdı Behiç’in sesini, bilmedim mi
çünkü bana kalırsa kötü bir yazdı

çünkü herkes gidip gelirken ayaklarıyla ve motorlarıyla
Sadun’la Behiç’in içi kapkara bir beyazdı

önce diyelim ki şiir bir kuşkudur
bir otobüs yolcusunun kimliğini taşır
bir şarkı olup bir sonbaharda
onulmaz bir güzelliğe ulaşır
ve yitirip rengini bir akşam saatinde
olur olmazlaşır
kardan almaz belki rengini
ve düşmez

şimdi biz haberi nerden verelim derseniz
solgun ama aydınlık olanlardan
bir taraf olanlardan
söğütlerden de olur, kavaklardan da
ve çamlardan
yırtılıp giden adamlardan
ve durup duran adamlardan
içerden, dışardan türkiye’den, almanya’dan
ve solgun ama aydınlık olanlardan

Mahir’i sorarsanız, dışardadır, Türkiye’de

1 Şubat 2015 Pazar

BARIŞ İÇİN - ALBERT EINSTEIN



Kendimizi ekonomi doktrinleri ya da geleneklerinin kölesi haline getirmek yerine dünyanın zenginliklerini doğru paylaşsaydık, dünyada yeterli para, yeterli iş ve yeterli yiyecek olurdu. Ancak biz, özellikle düşünce ve çabalarımızın yapıcı çalışmalardan uzak tutulmasına ve yeni bir savaşın hazırlığı için suistimal artık izin vermemeliyiz. Ben "Hiçbir zaman iyi bir savaş ve hiçbir zaman kötü bir barış olmamıştır" diyen büyük Amerikalı Benjamin Franklin'e katılıyorum.

Ben sadece pasifist değilim, militan bir pasifistim. Ben barış için mücadele etmek istiyorum. İnsan savaş hizmetini reddetmediği sürece hiçbir şeyin savaşları ortadan kaldırması mümkün olmayacaktır. Büyük hedefler için savaşanlar öncelikle agresif azınlıklardır. İnsanın inandığı bir şey, örneğin barış uğruna ölmesi inanmadığı, örneğin savaş gibi bir şey uğruna acı çekmesinden daha iyi değil mi? Her savaş, insanlığın ilerlemesini engellemekte olan kötülükler zincirine bir halka daha eklemektedir. Ama askerlik hizmetini reddeden bir avuç insan, savaşa karşı mevcut genel protestoyu dramatikleştirebilir.

Kitleler propaganda yoluyla zehirlenmedikleri sürece hiçbir zaman savaş isteklisi değildir. Bizim onları propagandayakarşı bağışık hale getirmemiz gerekiyor. Çocuklarımızı pasifizm düşüncesiyle eğiterek militarizme karşı aşılamalıyız. Avrupa'da kötü olan, halkların yanlış hedeflerle eğitilmiş olmasıdır. Ders kitaplarımız savaşı yüceleştirmekte, dehşetlerini ise anlatmamaktadır. Bu yöntemlerle çocuklara nefret aşılanıyor. Ben onlara barışı öğretmek istiyorum, nefreti değil; sevgiyi öğretmek istiyorum, savaşı değil!

Okul kitaplarının yeniden yazılması gerekiyor. Eğitim sistemimiz çok eskilerden kalma çelişki ve önyargıları edebileştirmek yerine yeni düşüncelerle yeniden düzenlenmelidir. Eğitim beşikte başlar: Tüm dünyanın anneleri, çocuklarını barışı muhafaza eden bir zihniyetle eğitme sorumluluğuna sahip olmalıdır.

Tek bir kuşakta savaşçıl içgüdüleri yok etmek mümkün olmayacaktır. Onları tamamen yok etmek dileğe değer bile değildir. İnsanlar savaşmaya devam etmeli, ancak sadece savaşmaya değer şeyler için. Ama savaş hayali sınırlar, ırkçı önyargılar ya da vatanseverlik bayrağını üzerlerine asan yayılma arzuları taşımamalıdır. Bizim silahımız düşüncedir, panzer ve mühimmat değil.

Savaşla birlikte önü açılan gücü kalkınma için kullansak, nasıl bir dünya kurabilirdik? Savaş sürdüren ulusların dünya savaşında harcadığı enerjilerin onda biri, el bombaları ve zehirli gazlar için harcanan paranın sadece küçük bir bölümü, tüm dünya insanlarının insanca bir hayat sürdürebilmesi ve dünyadaki işsizlik felaketini engellemek için yeterdi.

Biz herhangi bir direniş göstermeden savaş davası için verdiğimiz kurbanların aynısını barış davası için vermeye hazır olmalıyız. Benim gönülden istediğim başka bir şey yoktur.

Bunun dışında yaptığım veya söylediğim, evrenin yapısını değiştiremez. Ama sesim belki de en büyük davaya hizmet edebilir: İnsanlar arasınadaki diyaloğa ve dünya barışına.

Çeviren: Lale Direkoğlu