21 Haziran 2011 Salı

Nazım Hikmet Ran - Biz Yanmazsak ...

Kız ve Erkek çocuklarının sünnet edilmeleri bir insanlık suçudur! Lütfen okuyun!.

Aşağıda "Toplum ve Tarih" oluşumunun kurdukları sayfadan ilan ettikleri sünnet karşıtı bildiri yer almaktadır. Üniversite yıllarında benim de bu oluşumdan habersiz olarak biçimlenen düşüncelerimde bu fikir yer almaktaydı. Şimdi bunu akademik bir grup ve tezle desteklemekten mutluluk duyuyorum.

açıklama:



Çocuk Sünneti Bir İnsanlık Suçudur !

Dinsel eğilimlerin güçlenmesi, bir yandan en eski, en arkaik ritüellerin yeniden canlandırılmasına güç verirken, öte yandan da, kendi karşıt eğilimlerini doğuruyor…

21. yy. insanlığı, eski toplumun, anasından “sağlam” doğan bir bebeği “kusurlu” ve-ya “günahlı” addederek, “sünnet” vb. bir dizi ritüel-ayin yoluyla onu “arındırma” edimlerini artık bir “İnsanlık Suçu” olarak değerlendirebilme aşamasına ulaşmış bulunuyor.

Eski Mezopotamya toplumlarının bazıları, bu “ilk kız/erkek bebek”leri geniş ölçüde “tanrılara kurban” ediyorlardı. Daha sonra “Tanrıya Köle” kılarak onlara kısmen “yaşam hakkı” sundular ve fakat bunu yaparken de, onları, onların önemli bir bölümünü “kadın ve erkek kutsal fahişe” olarak mabetlerde çalışmaya vakfettiler.

Erkek çocukları, ya daşşak burarak, ya kökten keserek “hadım” ediyor olmalıydılar. Mezopotamya’da bunların izlerini “erkek sevgili” ilişkileri yaşayan Osmanlı erken-orta dönemlerine kadar izleyebiliyoruz.

Kadın sünnetine ise, bir kaç farklı yoldan ulaşılmış gibi görünmektedir. Muhtemelen bunlardan birisi, “kutsal fahişe” olan tapınağa adanmış kız evlatlardan bazı kategorilerde olanların “kısır” kılınma uygulamalarına da bağlı olarak gelişmiş görünmektedir. Musa kitabında, hala “erkek giysili kadın”lardan bahsedildiğine bakılırsa, kadın giysili erkek fahişeler gibi, erkek gibi kadın fahişeler de bulunmaktaydı.

Jenital organlarda operasyon yapmak haliyle sünnet, eski toplumda, “ilk doğan” kız ve erkek çocukların (“ilk oğul”, “ilk kız” eski toplumda özel bir topluluktur ve Musevi ataları da işte bu “ilk - büyük çocuk”ların tanrıya adanma sürecinde, dini görevli olarak şekillendirilmelerinden oluşmuştur; onların dini üstünlükleri, “Tanrının seçilmiş topluluğu” olmaları, gezgin dini görevli olarak “Dünya’nın dini vergilerini” toplayarak zenginleşmeleri ve binlerce yıl boyunca topraksız kalmayı “gönüllü” olarak isteyip de dağılmadan kalabilmeleri… hep böylesine bir dinsel grup olarak şekillenmelerine bağlıdır..) kısır kılınma uygulamasının kalıntısı olarak günümüze ulaşmışa benzemektedir.

Sünnet giderek bütün diğer çocukları da kapsayacak şekilde ve başka sosyal ödevler de yüklenerek genelleşmiş görünüyor.

Gelinen noktada, hiçbir toplumun ve hiçbir resmi yapının, reşit olmayan çocuklara karşı, onların vücutlarını değiştirme ve gelecek hayatlarında bir dizi travmalara yol açma “hakkı” kabul edilemez. Böyle bir “hak” yasadışı ilan edilmelidir.

Demokrasi mücadelesi, ana-baba olarak kendi çocuklarının vücutları üzerinde haksız “hak tasarrufu”nu red etmekten başlamalıdır.

***

Biz, herhangi bir konuda tavır belirlerken, bilimsel doğrulardan yola çıkıyoruz. “Muhammed de sünnetsizdi…” biçimlerinde argümanlar, “karşı tarafın çelişmeleri” üzerine proje bina etmeler, Turan Dursun tarzı “İslamla mücadele” yöntemleri bize ait değil. Muhammed sünnetsiz olsa bile, bu İslam’ın dayandığı kökenleri ortadan kaldırmıyor. Sünnet edimi, Mezopotamya ve Mısır’da Muhammed’den binlerce yıl önce uygulanıyordu. Ayrıca, dinleri ve dinsel uygulamaları Peygamber’ler yaratmaz! Bu uydurmadır. Tersine, Dinler kendi peygamberlerini kendileri yaratır. İsa’yı anasının karnına “Mesih” veya “Tanrı” olarak zerkeden, “bebek tapımcısı” Sabilik inançlarıydı. İsa, İsa olacağını bilerek büyüdü. Muhtemelen Muhammed de Peygamber olmaya aday yetiştirilenlerden birisiydi...

Bu bakımdan, asıl muhatap olarak dinlerin resmi söylemleri ve resmi uygulamaları muhatap alınmalıdır.

Sünnet kurumunun erken Akado-sammaru kaynaklarından itibaren farklı biçimleri ve bunların toplumsal anlamları, toplumdaki işlevleri ele alınarak günümüze doğru taşınmalıdır.

Düz okurdan akademisyenlerimize kadar, bu alanda böyle bir çalışma eksikliğini duyanların çaba ve katkılarına da ihtiyaç var… 


***

6 Şubat gününü, "kadın ve erkekÇocuk sünnetine karşı sıfır tolerans!" şiarıyla, uluslararası gün olarak kutlayalım.

Şimdiden böyle bir etkinlik için çalışalım


http://toplumvetarih.blogcu.com/

Facebook sayfası için aşağıdaki link:

http://www.facebook.com/pages/Toplum-Ve-Tarih/291008093304