13 Ağustos 2011 Cumartesi

Düşünmek suç değildir! düşünenlere selam olsun...

Bir zamanlar düşünce suçlusu olarak ifade edilen ve genel olarak hakim siyasal erke muhalif oldukları için hapishanelere tıkılan binlerce hatta onbinlerce insanın kaderini, günümüzde "terörist" olarak çekenler var.

Bu suçlamayla karşı karşıya kalmanız için ille de silahlı bir eyleme katılmış olmanız ya da herhangi bir örgüte üye olmanız gerekmiyor. Bunun tek kıstası siyasal erke yani iktidara muhalif olmanızdır.

Hacettepe Üniversitesinde öğrenci olduğum yıllarda tanıştığım ve hayata bakış açısında ortaklaştığım sevgili dostumuz Yalçın Çakmak bu tür bir suçlamayla karşı karşıya. Üstelik suça gerekçe oluşturan sebepler trajikomik bahaneler şeklinde karşımıza çıkıyor.

Güler Zere, bir süre önce damak kanseri olduğu için oluşturulan kamu oyu baskısı sayesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından cezası affedilerek serbest bırakılmıştı. Bu süreci basından hatırlayanlar olduğundan eminim. Ölüme adım adım yaklaşan bir mahkumun Adli Tıp Kurumu'nun siyasi ve düzmece raporları yüzünden geç tahliye edilmiş, bilerek ve isteyerek ölümüne yol açılmıştı. Güler Zere tahliye edildikten sonra sadece birkaç ay sonra hayata gözlerini yummuş, devlet tarafından bir mahkum (içeride hala kanserle savaşan mahkumların olduğunu eklemek gerek) bilinçli ve sistemli olarak ölüme yollanmıştı.

Yalçın Çakmak arkadaşımız da bu kamu oyu baskısının oluşum sürecinde Tunceli (Dersim)'in Hozat ilçesinde gerçekleştirilen bir basın açıklamasına katılmış ve ölmek üzere olan hasta bir insanın mahkumiyetinin devam etmesine ve tedavisinin bilinçli olarak aksatılmasına karşı vicdanıyla hareket etmiş ve onun serbest bırakmasını istemiştir. Gelin görün ki, polis ve asker boş durmamış bu eylemlere katılanlar hakkında fişleme ve tutanak tutmak yoluyla devlet baskısını hissettirmişlerdir.

Bu tutanaklar ise daha sonra Araştırma Görevlisi olan arkadaşımızın akademik kariyerini engellemek için bir baskı aracı olarak kullanılmış, hakkında "Terör örgütü üyesi olmak" gerekçesiyle Malatya Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Elbette bu ülkede insanlar asit kuyularında öldürüldü, hapishanelerde öldürüldü, gözaltında kaybedildi, düşüncelerinden dolayı yaşam hakları ellerinden alındı ve bunların yaşandığı bir ülkede tutup da üzerindeki baskıdan söz etmek kimilerince haksızlık olarak yorumlanabilir, ancak mesele insanın düşüncesini özgürce ifade edebilmesine karşı geliştirilen hukuki ve psikolojik bir savaşın bertaraf edilmesidir. Bu tarz bir baskıya sessiz kalmak yaşanan veya yaşanması muhtemel ölümleri onaylamak olacaktır. Ayrıca düşüncenin baskı altına alınması o düşüncenin ve onu savunanların ölümü anlamına geleceği için, fiziki ölümden pek de farklı bir durum ortaya çıkmamaktadır. Bu vesileyle düşüncelerini savunurken öldürülenlere selam olsun, anıları biz yaşadıkça yaşamaya devam edecek.

Bu sebeple her nerede baskı varsa, devlet insanlar üzerinde yaptırım uygulama hakkı istiyorsa, orada insan hakları yara alıyor demektir. Bizler de yaşam hakları ellerinden alınan, siyasi soruşturmalar ve davalarla kovuşturmaya uğrayan ve düşüncesini ifade etme hakları ellerinden alınmak istenenlerin yanında, onların mücadelesine destek olacağız.

Yazıda Güler Zere geçmişken, onun nezdinde hapishanelerde hasta olarak tutuklu bulunan tüm siyasi tuksakları da analım.

Son olarak ifade etmek gerekirse, düşünmemenin ve sorgulamamanın ödüllendirildiği ve düşünmenin suç olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ancak unutulmamalı ki düşünmek suç değildir, ve tüm düşünmekle suçlananlara selam olsun.

bu yazı daha önce şu adreslerde yayınlandı;

http://www.kronikmuhalif.com/default.asp?m_id=3&c_id=7926&title=D%C3%BC%C5%9F%C3%BCnce
http://guvercincurnatasi.wordpress.com/2011/08/12/312/
http://saimbalkaya.wordpress.com/2011/08/12/dusunmek-suc-degildir-dusunenlere-selam-olsun/